Micheal Moore'un "Etkileşimsel Uzaklık" kuramı uzaktan
eğitim alanının önemli kuramlarından biridir. Bu kuram beni en çok etkileyen ve
alanı tanımama yardım eden kuramdan biridir.
Moore (1993) tarafından 1993 yılında tanımlanan etkileşimsel uzaklık,
bazen fiziksel olarak uzaklıktan kaynaklanan ancak çoğu zaman anlayışlarda ve
algılardaki uzaklığı ifade etmek için kullanılan ve özellikle öğreten ile
öğrenen arasındaki ilişkilere odaklanan bir kavramdır.
Bilindiği gibi herhangi bir eğitim programında öğreten ile
öğrenenin etkileşiminden doğrudan bahsedilmemektedir. Bu etkileşim durumuna
özellikle konu uzmanları; çevresel faktörler, öğrenen ile öğreten pedagojisi, iletişim
aracı gibi unsurları dikkate alarak karar vermektedirler. Uzaktan öğrenme
durumunda ise öğrenen ile öğreten arasındaki fiziksel uzaklık aralarındaki
öğrenme ilişkisini açıklamakta ve miktarını belirlemektedir.
Etkileşimsel uzaklık teorisi Moore tarafından üç farklı değişkenle açıklanmaktadır:
diyalog, yapı ve otonomi. Moore (1993)'a göre diyalog, öğrenen-öğrenen
etkileşimi, bilginin oluşturulması, öğrenenin anlayışı gibi düşünceleri de
içermektedir. Yapı ise öğrenenin bireysel gereksinimlerine eğitim programı ne
ölçüde cevap veriyor onu ölçmektedir. Hedefler, uygulama planları,
değerlendirme yöntemleri gibi unsurlar yapı değişkeni ile tanımlanmaktadır. Diğer yandan
otonomi, öğrenme-öğretme ilişkilerini kapsamaktadır, otonomide daha çok
öğrenenin hedeflerini, öğrenme prosedürünü, çalışacağı kaynakları belirlemesi
[5], neyi nasıl öğreneceğini tespit etmesi, öğrenmesini kontrol etmesi gibi
durumlar söz konusudur.
Bu üç değişkenin birbiri ile etkileşimi, etkileşimsel uzaklığın
artmasına ve azalmasına neden olmaktadır. Diyalog ve yapı değişkenlerinin
etkileşimsel uzaklığı nasıl belirlediği aşağıdaki şekilde görülmektedir[4].
Şekilde de görüldüğü gibi diyalog arttıkça ve yapılandırma azaldıkça
etkileşimsel uzaklık da azalmakta, diyalog azaldıkça ve yapılandırma arttıkça
etkileşimsel uzaklıkta da artmaktadır. Eğer bir eğitim
programı yüksek yapılandırılmışsa ve öğrenen-öğreten arasında diyalog yoksa veya çok azsa
etkileşimsel uzaklıkta da bununla doğru orantılı olarak artmaktadır. Diğer yandan öğrenen otonomisinin artması
da etkileşimsel uzaklığı arttırmaktadır. Bu nedenle otonomiyi azaltmak ve
iletişim ortamlarını arttırmak, öğrenen ile öğreten arasındaki diyaloğu
arttırarak etkileşimsel uzaklığı azaltacaktır ve arzu edilen durum da budur.
Kuramın Alan için Önemi
Bir kişinin ev arkadaşı ile kurduğu ilişkinin,
dünyanın diğer ucunda oturan bir arkadaşı ile elektronik ortamlarda kurduğu
ilişkiden daha iyi olduğu iddia edilebilir mi?
Aynı şekilde dersi geleneksel
eğitimle, sınıf ortamında, veren bir öğretmenden ders alırken cep telefonu ile
oynayan bir öğrencinin, bir şeyler öğrenmek için uzaktan eğitime başvurmuş ve
bilgisayar başına geçen diğer bir öğrenciden daha fazla öğrendiği söylenebilir mi?
Her iki durumda da etkileşimsel uzaklıktan
bahsedilmektedir. Öğrenen ile öğreten arasındaki diyaloğun miktarı ve
oluşturulan öğretim programının yapısı etkileşimsel uzaklığın artmasına ya da
azalmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle açık ve uzaktan öğrenmede öğrenme
ortamları yapılandırılırken yapı, diyalog ve otonomi dikkate alınmalıdır.
Günümüzde eğitimde sıklıkla kullanılan akıllı
telefonlar, iPadler, bilgisayarlar gibi iletişim ortamları eğer öğrenen-öğreten
arasındaki diyaloga izin vermeyecek şekilde kullanılıyorsa öğrenen ile öğreten
arasında mesaj taşımaları da mümkün değildir. Uzaktan öğrenme ve öğretmede
kampüs ortamında bağımsız çalışma, öğrenenlerle bireysel görüşmeler,
e-mailleşmeler yapılarak daha fazla otonomi sağlanabilir, diyaloglar
arttılabilir. Grup çalışmaları ve forumlar da diyalogları arttıracak ancak otonomiyi azaltacaktır. Televizyon, radyo,
çalışma metinleri gibi tek yönlü iletişim ortamları otonomiyi azaltacağı gibi
diyalogları da azaltacaktır [2].
Etkileşimsel uzaklığın artması öğrenmeyi da
azaltacaktır. Uzaktan eğitimciler
etkileşimsel uzaklığı dikkate alarak ders tasarımlarını yeniden gözden
geçirmelidir. Amaçları öğrenmeyi öğrenen için kolaylaştırmak olmalıdır. Bu
amaçla aşağıdaki çalışmalar yapılabilir.
- Öğretim programları hedef kitleye göre
yapılandırılmalıdır. Bu nedenle pedagoji önemsenmelidir. Öğretim programları
yetişkin öğrenenler için farklı şekilde yapılandırılmalıdır.
-Öğrenme ortamları tasarlanırken öğrenen-öğrenen,
öğrenen-öğreten, öğrenen-teknoloji ve öğrenen-içerik etkileşimi dikkate
alınmalıdır.
- Öğretim programına sosyal ağ teknolojileri
entegre edilerek işbirliği ve öğrenen-öğrenen etkileşimi arttırılabilir, bu
ortamlar sayesinde bireylerin birbirini daha iyi tanıması ve ders saatleri
dışında da iletişim kurmaları sağlanabilir. Öğrenenlerin düşüncelerini yeniden
gözden geçirmeleri, renk, dil, din, yaş, kültürel değerler gibi farklılıklar gözetilmeden sınıf ortamının
yaşatılması sağlanabilir.
-Öğrenen otonomisini sağlamak için hedefler
oluşturulmalı, öğretim programı işletilmeli ve süreç değerlendirilmelidir.
-Öğrenenlerin kendi öğrenmelerini kontrol
etmeleri söz konusu değilse yüksek yapılandırılmış ders programları
oluşturulmalıdır. Eğer öğretim programı iyi yapılandırılmamışsa, ders programı
öğrenenlerin kendi öğrenmelerini kontrol edebilecekleri şekilde
tasarlanmalıdır.
- Öğretim programında diyaloglar azsa
öğrenenlerin kendi öğrenmelerini kontrol etmeleri gerekmektedir. Programda hem
diyalog az, hem de program yüksek derecede yapılandırılmış değilse ders programlarıbu dengeyi sağlayacak şekilde
çok miktarda öğrenenin kendi öğrenmesini kontrol edebileceği şekilde
düzenlenmelidir [3].
-Yüksek yapılandırılmış programlar doğrusal bir
yapıya sahiptir ve programda çeşitliliğe izin vermemektedir. Öğretim
programları ne kadar az yapılandırılırsa öğretenler öğrenenlerin sorularına ve
ödevlerine o kadar fazla zaman ayırabilir [6].
Kaynaklar
[1] Moore, M. (1993). Theory of Transactional
Distance
[5] Sherar, R.L. (2010). Transactional Distance
and Dialogue in Online Learning. 26th Annual Conference on DistanceTeaching and
Learning.